İSLAM - GREEN34 START
İSLAMİC RADIO AND PHOTOGRAPHY
İSLAMİ FORM SİTEMİZ
İLETİŞİM FORMU
GENÇLİK SİTEMİZ
ZİYARETÇİ FORMU
ŞEHİT ŞEYH AHMET YASİN
ŞEHİT BACIMIZ FATMA IRAKİ
BOSNA HERZEGOVINA SARAJEVO
ÇEÇEN MİLLİ MARŞI
SODON VE GOMORRANIN HELAKI
ATLANTİS AD UBARIN HELAKI
SEMUD POMPEININ HELAKI
AFGAN CİHAD EKBERİ
RESİMLİ AYET MEALLERİ VE MEDYEN
ŞEHİD BACIMIZ FATMA IRAKİ _
ŞEHİD BACIMIZ FATMA IRAKİ__
के संगीत एक वैश्विक भाषा
ISLAM - GREEN34 ISLAMIC ANIMATION
KÜLTÜR VE SANAT ANEKTODLARI
İSLAM - GREEN34 GRUBU RAPOR
ARAB SPRING BEGAN ON THE İNTERNET
VAKTI CUMA MUBARAK
AVRUPA MÜSLÜMAN OLACAK
İSLAM GOOGLE PHOTOGRAPHY
MÜSLÜMAN GİBİ SEVMEYİ NE ZAMAN ÖĞRENECEKSİN
TYLER DURDEN
İSLAM - GREEN34 İSLAMİ FORUM VE SOHBET SİTESİ KURULUŞ AMACI
ISLAMGREEN34 INTERNATIONAL NEW WORLD
SEVGİ VE İYİ NİYET
WEBMASTERS İSLAMGREEN34 LIST
JAWA YÜKLEME MENÜSÜ
ŞİFA AYETLERİ VE MEALİ
DUA KÜLLİYATI ARAPÇA TÜRKÇE
ŞİFA AYETLERİ
NAZAR İÇİN DUALAR
YASİN VE DUA
İLİM VE İSLAMİ YOL
ISLAMIC PHOTOS 1
ISLAMIC PHOTOS 2
ISLAMIC PHOTOS 3
TÜRK ORDUSU 2014
ISLAMIC PHOTOS 4
ISLAMIC PHOTOS 5
GÜL DEMETİ



 

GÜL DEMETİ




moonstar34green



 

GÜL DEMETİ

 

 
 
 
 
 
 

ERTUĞRUL SALİH YILMAZ

 

 


FORUM GÜLİSTANBUL 2010





KIZ ÇOCUĞU NARİNDİR İNCİTMEYİN

 

Baba 3 yaşındaki kızını
pahalı bir hediyelik kaplama kağıdını ziyan ettiği için azarlamıştı.
Küçük kız
koskoca bir paket altın yaldızlı kağıdı bir kutuyu
eğri büğrü sarmak için kullanmıştı
Yılbaşı sabahı küçük kızı
paketi getirip "Bu senin babacığım" dediğinde üzüldü.
Acaba gereğinden fazla mi tepki göstermişti kızına
Bir gece önce yaptığından utandı...
Ne var ki paketi açınca yeniden öfkelendi. Kutunun içi boştu
Kızına gene bağırdı.
"Birisine bir hediye verdiğinde
kutunun içinde bir şey olması lazım
Bunu da mı bilmiyorsun küçük hanım?"
Küçük kız gözlerinde yaşlarla babasına baktı
"O kutu boş değil ki babacım" dedi...
"İçini öpücüklerimle doldurmuştum"




FAKİR GENÇ İLE PADİŞAH


Fakir bir genç,
padişahın kızına aşık olmuş
Bu ümitsiz sevdasını gidip memleketin
meşhur dervişine anlatarak yardım dilemiş. Derviş:
“Evladım, şehrin girişinde, tam yol ağzına otur
kim ne derse desin sadece Allah diye cevap ver” demiş.
Fakir genç denileni yapmış. Günlerce
aylarca şehrin girişinde
başka hiçbir kelime konuşmadan “Allah” demiş.
Derviş, yiyeceğini, içeceğini her gün getiriyormuş
Allah” diyen genç halk arasında meşhur olmaya başlamış.
Nihayet bir gün padişah da genci merak etmiş
Dervişten genç hakkında bilgi istemiş.
Derviş, gencin devrin büyüklerinden olduğunu söylemiş
Padişah, kalkıp genci ziyaret etmiş.
“Kimsin?, Derdin ne? Ne istersin?” demiş ise de
genç padişaha karşı da “Allah” demekten vazgeçmemiş
Başka tek kelime konuşmamış.
Derviş akşam gencin yanına gitmiş
Padişah sana “Kızımı vereyim diyene kadar sen ondan
sakın ha bir istekte bulunmayasın!”
diye tembihte bulunmuş.
Nihayet bir gün padişah gelip
“Ne istiyorsun, istiyorsan seni kızımla evlendiriyim" deyince
genç dervişin şaşkın bakışları altında:
“Yok” demiş...“Artık onu istemiyorum
Ben başka bir hatıra Allah dedim
Allah devrin padişahını ayağıma getirip
benim gibi miskin bir gence kendi kızını teklif ettirdi
O'nun hatırına Allah deseydim kim bilir ne olurdu?
Ben bundan böyle O'ndan başkasını anmıyor
O'ndan başkasını istemiyorum”



HZ ALİ  ( r.a )  VE ZAMAN  

Hz. Ali'nin halifeliği sırasında
Hz. Osman'ın şehid edilmesiyle sonuçlanan fitne
fesad daha da arttı.
Bu durumdan üzülen, şikayetçi olan bir mümin
Hz. Ali'ye gelip sordu:
- Ya Ali neden Hz. Ebû Bekir ve Ömer zamanında
meydana gelmeyen
bu olaylar senin zamanında meydana geliyor
müminler birbirine düşüyor
Hz. Ali cevap verdi:
- Hz. Ebû Bekir ve Ömer zamanında biz vardık
ama bizim zamanımızda onlar yok




FATİH SULTAN MEHMED VE TEYZE

Fatih Sultan Mehmet bir gün tebdil-i kıyafet şehri gezmeye çıkar
Hava oldukça sıcaktır ve saatlerdir dolaşan sultan
nefes alıp dinlenmek için şehrin az dışında bir evin kapısını çalar
Kapıyı yaşlı bir teyze açar. Fatih:" Teyzecim yoruldum
yok mu ikram edecek bir şeyin?" diye sorar
Teyze içeri gider ve bir tas ayran getirir
Teşekkür ederek tası alan Fatih
ayranı içmeye başlar ancak
tasın içindeki saman çöplerinden
rahat içemez
İki de bir üflemek ve çöpleri dudağından
uzaklaştırmak zorunda kalır
Zor da olsa ayranı bitiren Fatih ayran tasını teyzeye uzatır
Yaşlı teyze "Nasıl evlat beğendin mi ayranı?" diye sorunca
Fatih: "Beğendim beğenmesine de
içindeki saman çöplerinden rahat içemedim.." diye cevap verir
Teyze gülümser:"Evladım, baktım terlemişsin
o çöpleri özellikle attım ki
soğuk ayranı bir yudumda içip hasta olmayasın.."
Bu cevap sultanı çok memnun eder
ve evinin yanındaki geniş araziyi teyzeye bağışlar



ALLAH DOSTU VE NAMAZ

Bir sabah Allah dostlarından birisinin
şiddetle kapısını vurup
uykudan uyanması sağlanır
Güneşin doğmasına az kalmıştır
Yatağından doğrululur ve “sen kimsin?
Bu saatte benden ne istiyorsun?” diye sorar. Kapıyı vuran
“ben inanmayacaksın ama şeytanım, senin güneş doğmadan önce
sabah namazını kılmanı istiyorum. Hemen acele et!...” der.
Allah dostu şaşırır bu işe... "Sen hep şer peşinde koşarsın, niçin böyle bir
hayra sebeb olmak istiyorsun?” diye sorunca:
-“Evet doğru…ama hatırlayacaksın geçen, bir defa seni meşgul ettim
gaflete boğdum ve sabah namazına kalkmanı engelledim
Fakat sen öyle bir pişmanlık gösterdin, öyle bir tevbe istiğfar ettin ki
sabah gafletinle beraber daha pek çok günahlarını da affettirdin
Bu işten ben zararlı çıktım. Onun için şimdi kurnazlık yapıp
bir daha öyle bir dua ve yalvarmayla tövbe etmemen için sana iyilik
yapıyormuşum gibi davrandım. Fakat sen acele et
yeni geç kalıp başıma iş açacaksın,” diye cevap verir.



HATTAT VE SANDALCI

Meşhur hattatlardan bir tanesi
 karşı kıyıya geçmek için bir gün sandala biner
İstanbul'da..Fakat yanında hiç parası yoktur..Karşıya geçtiklerinde
sandalcı ücreti beklerken hattat; "Evladım, hiç param yok şu an
ama istersen sana bir vav harfi karalayıvereyim.." der
Sandalcı bozulmuştur
bu işe ama yine de ihtiyarı üzmek istemez "Sadakam olsun.."
diye düşünür ve teklifi kabul eder..Akşam olup evine giderken
mahalledeki kahvehaneye uğrayıp bi çay söyler kendisine
Arkadalşarıyla hoş beş esnasında konu döner dolaşır
sandalcının cebindeki vav harfine gelir..Merak ederler
ve göstermesini isterler..Adam mahcup bir edayla çıkarır
ve masanın üzerine bırakır..İçlerinden bir tanesi
heyecanlanarak: "Bunu bana verirsen sana on altın veririm"
diye haykırır
Sandalcı ne diyeceğini bilemez ve büyük bir memnuniyetle
kağıdı adama uzatır
Aradan bir hafta geçmiştir ve bir gün yine aynı hattat aynı
sandalcının sandalına biner
Adam sevinçten uçmaktadır ama belli etmez
Karşıya vardıklarında hattat
bu sefer cebinden yolculuğun ücretini çıkarır ve sandalcıya uzatır
Sandalcı başını öne eğerek şöyle der
"Aman efendim
Sizden para almak ne haddimize, bir vav karalasanız kâfi
" İşi anlayan hattat da
gülümser ve şu cevabı verir: "Evlat
her zaman karalanırsa aynı kıymette olmaz"


RESSAM VE EMEĞİ

60 yaşındaki ünlü ressam, bir lokantaya girer
Gerçi cebinde parası yoktur ama aldırmaz...
Lokantacıya yapacağı portresine karşılık
yemek yemek istediğini söyler.
Güzelce karnını doyurur.
Sonra bir çırpıda lokantacının portresini çizerek masaya bırakır.
Kalkarken adam gelir, resme bakar
beğenir.
"Güzel ama" der lokantacı "Bir dakikada yaptınız bunu
oysa bir saattir yiyorsunuz".
Ressam "Bir dakika değil, 60 yıl ve bir dakika" diye karşılık verir



DUMAN VE ADAM
 

Bir gün okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek battı
Gemiden tek bir kişi sağ kurtuldu. Dalgalar bu adamı küçük ıssız
bir adaya kadar sürükledi. Adam ilk günler kendisini kurtarması için
Allah'a devamlı yalvardı, yakardı ve yardım bulurum umuduyla
ufku gözledi. Ama ne gelen oldu, ne giden...
Adayı mecburi mekan tutan adam, daha sonra rüzgardan, yağmurdan
ve zararlı hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve
yapraklarından kendine küçük bir kulübe yaptı.
Sahilde bulduğu, gemiden arta kalan konserve
pusula vs. gibi eşyaları
bu kulübeye taşıdı. Günler hep aynı geçiyordu
 Balık avlıyor, pişirip yiyor
ufku gözlüyor ve kendisini bu ıssız yerden kurtarması
için Allah'a dua ediyordu.
Bir gün tatlı su getirmek için yürüyüşe çıkmıştı
Geri döndüğünde kulübesinin alevler içinde yandığını gördü
Dumanlar döne döne göğe yükseliyordu. Başına gelebilecek en
kötü şeydi bu. Keder ve öfke içinde donakaldı
Ne yapacağını, ne diyeceğini bilemedi.
"Allah'ım, bunu bana nasıl yapabildin?"
diye feryat etti
O geceyi tarifsiz bir keder İçinde geçirdi
O kadar dua ettiği
halde Allah'ın bu hadiseyi
başına getirmesinden dolayı sitemler etti.
Ertesi sabah erken saatlerde
 adaya yaklaşmakta olan
bir geminin düdük sesiyle uyandı. Evet, evet onu kurtarmaya
geliyorlardı! Hem de herşeyden umudunu kestiği bir anda.
"Benim burada olduğumu nasıl anladınız?" diye sordu
bitkin adam, kendisini kurtaranlara...
Aldığı cevap onu hem şaşırttı, hem de utandırdı
"Dumanla verdiğin işareti gördük!"



CÜNEYD-İ BAĞDADİ HAZRETLERİ


Şeytan hizmetçi kılığına girmiş ve yirmi sene
Cüneyd-i Bağdadi Hazretlerinin yanına gidip gelmişti.
Bir türlü gönlüne vesvese vermeye, ona istediklerini
yaptırmaya muvaffak olamamıştı. Bir gün:
-“Ey Üstad! Yoksa siz benim kim olduğumu
bilmiyor musunuz?” der.. Hz. Cüneyd:
-“Sen lanetli İblissin. İlk geldiğin andan
beri seni tanıyorum,” buyurur. Şeytan:
-“Ey Sultan-ı Muhakkikin
Sizin kadar yüksek dereceye ulaşan başka
büyük bir zat tanımıyorum
Yirmi senedir size
hiçbir istediğimi yaptırmaya muvaffak olamadım,” deyince,
Cüneyd Hazretleri nefretle:
-“Defol mel’un! Şimdi de beni kendini beğenme hastalığına
düşürerek mahvetmek mi istiyorsun?
Yirmi senede yapamadığını yirmi saniyede mi yapacaksın
Yıkıl karşımdan!” diye bağırır



FATİH SULTAN MEHMED VE DİLENCİ


Bir cuma namazı çıkışı, Fatih Sultan Mehmet'in yanına
bir dilenci yaklaşır ve sadaka ister..
Sultan da çıkarıp dilenciye bir altın verir
Fakat dilenci için bu miktar kâfi gelmemiştir:
"Koskoca padişahımız kardeşine bunu mu layık gördü? " diye söylenir
Sultan nereden kardeş olduklarını sorunca da :
"Padişahım, hepimiz Hz. Adem'den kardeş değil miyiz?"
diye cevap verir
Fatih gülümser ve :
"Aman sessiz ol, diğer kardeşlerimiz de duyarsa
sana zırnık düşmez.." der


NASREDDİN HOCA 


Nasreddin Hoca'ya:
- Hocam, at nalını evimizin kapısına asarsak
uğur getirir mi? diye sormuşlar..
Nasreddin Hoca:
- Zannetmiyorum, diye cevap vermiş.
O nallardan her atta dört tane var ama
bütün gün kamçı yiyip duruyorlar




KÖLE VE PADİŞAH


Bir gün padişah iki tane köle satın aldı
Kölelerden biri çok temiz yüzlü
inci dişli biriydi, nefesi gül gibi kokuyordu
Diğeri oldukça çirkindi, dişleri çürümüş ağzı kokuyordu.
Padişah o güzel yüzlü köleye ihsanlarda bulunarak
onu hamama gönderdi
Dişleri çürümüş ağzı kokan köleyi yanına çağırdı
Kendini çok beğendiğini
fakat arkadaşının kendisi hakkında
çok kötü şeyler söylediğini belirterek
onun da arkadaşının kötü huylarını söylemesini istedi
Fakat köle arkadaşına toz kondurmadı
hep onu övücü sözler söyledi
Padişah ne yaptıysa bir türlü o köleye arkadaşı
hakkında kötü bir söz söyletemedi.
Nihayet İkinci köle hamamdan geldi. Padişah onu da sınamak
için huzuruna çağırdı, onu övücü sözler söyledi:
"Sıhhatlar olsun ne kadar zarif ve lâtif olmuşsun
Keşke öbür kölenin sayıp döktüğü kötü huyların da olmasa
ne olurdu." dedi ve onu da diğer köle gibi denemek istedi.
Bunun üzerine köle kızdı, köpürdü ve arkadaşı hakkında
kötü şeyler sayıp dökmeye başladı.
Biraz konuştuktan, arkadaşının kötülüklerinden
bahsettikten sonra padişah onu susturdu:
"Yeter artık ikinizin de özünü, aslını anladım
onun ağzı kokuyor
senin ise için kokmuş, bundan sonra sen o doğru sözlü
ve güze! huylu kölenin emrindesin haydi git." dedi



İBRAHİM EDHEM HAZRETLERİ


İbrahim Edhem bir gün gemiye biner, bir köşede oturup tefekküre dalar
Meydana gelen fırtınayı geminin batma tehlikesini hiç de merak etmez
Yolcular ise aniden çıkan fırtına yüzünden bağrışırken içlerinden biri
 İbrahim Edhem'in gemide bulunduğunu, duâ etmesini teklif eder
Hep birlikte yalvarırlar. O da ellerini kaldırıp şöyle dua eder
"Yâ Rab, büyük kudretini gösterdin, ikaz olduk
şimdi de geniş merhametini göster de irşad olalım!"
Aniden bulutlar çekilir, fırtına diner, güneş geminin
üzerinde bayram havası estirir.





FIRAT VE AŞK


Fırat’ın bir yakasında yaşayan bir delikanlı ile öbür yakasında
yaşayan güzel bir kız varmış. Birbirlerine aşık olmuşlar
Delikanlı her gece Fırat’ın sularında yüzerek karşı yakaya geçer
sevgilisine ulaşırmış. Şafak sökmesine yakın delikanlı sevgilisine
öpücük kondurup Fırat’ın azgın sularına girip öbür yakaya geçermiş
Bu gecelerce böyle sürüp gitmiş. Yine bir gece delikanlı Fırat’ı
geçip sevgilisinin yanına gitmiş. Şafak sökerken delikanlı
veda öpücüğünü vermek üzere kadının yanına
sokulmuş, kadına dikkatle bakarak;
- Senin bir gözün kör müydü! demiş.
Kadın o zaman delikanlıya bakarak;
- Sen sen ol, sakın ola bugün Fırat’a girme demiş.
Delikanlı kadından ayrılmış, Fırat’a girmiş ve yüzme
bilmediğinden boğularak ölmüş
Bizim delikanlı gerçekte yüzme bilmiyormuş
duyduğu aşk yüzünden
onun gücü sayesinde Fırat’ı geçermiş.
O aşk bitince de...



ŞEYH ŞADİ-İ  ŞİRAZİ


Buluttan bir damlacık indi denize
Enginliği görünce utandı.
Kendi kendine, 'Denizin karşısında ben de kimim ki
Onun varlığına göre ben yok sayılırım' dedi.
Kendisini küçük gördüğü için sedef gönlünü açtı ona
bağrına bastı ve korudu.
Kader onu o denli yüceltti
Naz ile besledi damlacığı sedef. ki
sultanların tacına kondurdu sonra inci olarak.
Damla kendisini alçak gördüğünden yüceldi
yokluk kapısına kapılandığı için var oldu...
(Bostan- Şeyh Sadi-i Sirazi)


FUDAYL BİN İYAZ 


Fudayl Bin İyaz anlatıyor:
-Bir gün Muhammed Bin Vasi ile Yusuf bin Esbat’ı rüyamda gördüm.
Her ikisi cennetin kapısının önünde duruyordu.
Ben hangisinin önce gireceğini görmek için merakla bakıyordum
Derken Yusuf bin Esbat, cennete önce girdi. Oradaki bir meleğe:
-Niçin bu, ondan önce cennete girdi? Diye sordum
Melek bana şu cevabı verdi:
-Bunun bir gömleği, diğerininse iki gömleği vardı




moonstar34green






 


 

Bugün 25 ziyaretçi (123 klik) kişi burdaydı!




Free MySpace Backgrounds by InfoServe Media, LLC





Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol